ezgi's diary

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hazel'e konuk olduğu için çok teşekkür ediyorum :) Bloğuna bakmayı unutmayın lütfen olur mu :)

Merhabalar,

Hazır dün vazgeçemediğim ojeleri yazmışken, bugün de sizlere #kiriksemsiye etkinliğinde bizlere hediye edilen iki ojeyi incelemek istedim. Dün de dediğim gibi maalesef tırnaklarım ve oje konusunda kendime hiç güvenmiyorum. Vereceğim rahatsızlıktan dolayı da özür dilerim.

Alessandro ojeyi ilk defa deneyeceğim için biraz heyecanlanmıştım doğrusu. Hakkında olumsuz olarak söyleyebileceğim tek şey sanırım opaklığı. Fotoğrafta gördüğünüz 3 kat, o yüzden uğraşmak biraz zor oluyor. Onun dışında yapısına, tırnakta duruşuna ve özellikle de kokusuna resmen bayıldım. Kokulu oje ilk defa deniyorum, biraz değişikmiş :) Tam bir limon kokusu var ve buram buram kokuyor, kendini hissettiriyor. Kalıcılığı ise, ortanın biraz üzerinde, 2 gün idare eder sizi :)

Alessandro gibi Sally Hansen'i de ilk defa deniyorum, sanırım aşık oldum! Fırçasının "flat" yani düz ve sert olmasına gerçekten çok mutlu oldum. Ojenin devi olarak mı görülüyor bu marka bilmiyorum ama opaklığı, sürülüşü ve kalıcılığı benden tam puan aldı. Bu fotoğrafta da 2 kat uyguladım bu ojeyi ancak tek katta da o istediğim etkiyi veriyor. Kısacası ben sanırım Sally Hansen'e aşık oldum.

Dediğim gibi kendime bu konuda hiç güvenemiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz gerçekten merak ediyorum :)

Merhabalar,

Sırayla gidecek olursam eğer,

Yves Rocher Anti Breakage : Uzun zaman sonunda bulduğum ve asla vazgeçemeyeceğim tırnak güçlendiricim. Gerçekten 2 gün içerisinde tırnakları uzattığını ve güçlendirdiğini görüyorum. Baz olarak ya da tek başına da kullanabileceğiniz bir bakım ürünü. 8-9 ayda yarısına ancak geldim ama bittiği gibi hemen alacağım kendisini.

Flormar #413 : Toprak rengini ilk çıktığında çok aramış, bir türlü bulamamıştım çünkü o kadar çok satılıyordu ki, kalmıyordu hiç bir yerde. Bu benim 2. şişem, bittikçe alacağım tek kahverengidir. Kalıcılığı ve opaklığı mükemmel. Tek katta rengini veriyor ve uzun süre kalıyor.

Flormar MR03  : Mirror serisi çıkmadan önce Sephora Bling Bling'e kafayı takmıştım, yakınımda da Sephora olmadığı için bir türlü alamıyordum derken Flormar bu güzelim seriyi çıkardı. 2 denemem de bu rengini bulamadım, yine kalmamıştı hiç bir yerde. Neyse ki 3. denemem de bulabildim. Opak ve kalıcılığı orta seviyede ancak fırça izi bırakıyor, tek eksi yanı bu. Bittiğinde tekrar alacağım bir oje, umarım satıştan kalkmaz.

Flormar #320 : Bonibon pembesi! Yine çok aradığım ve bulduğum 2. şişesinde olduğum ve asla vazgeçmeyeceğim bir oje. Kalıcılık ve opaklık çok çok iyi. Tek katta rengini veriyor. Yine bittiğinde alacağım kendisini.

MAC Vintage Vamp : Aldığım bir set içerisinden çıkmıştı, normal satışı da olan bu ojeyi yarısına kadar kullandım gördüğünüz gibi. Ne zaman bordo oje sürmek istesem elim hep buna gitti. Bir rengi bu kadar sevdiğim için sanırım arada bir 30 TL bir ojeye verebilirim. İlk şişedeyim, henüz 30 TL bayılmadım ama sanırım alırım bunu da. Tek katta rengini veren biraz sulu yapılı ve kalıcılığı orta olan bir oje. 

Benim en sevdiğim ve vazgeçemediğim 5 ojem bu şekildeydi, umarım size fikir olmuştur ve ayrıca sizin de en sevdiğiniz ojeleri yazarsanız muhtemelen hemen gidip bakar ve alırım :)

Merhabalar,

Bugün ki konuğum, bloğumda ilk defa göreceğiniz bir ürün olacak. Kuru şampuan! Neden ilk defa diyecek olursanız, normalde tenimden saçıma her bir yerim çok kurudur, -dur diyorum çünkü son zamanlarda göz kapaklarım ve saçlarım aşırı yağlanmaya başladı. Aslında son 1 hafta 10 günlük bir şey değil bu, yaklaşık yıl başından beri bu şekildeyim. O yüzden sanırım Esra'nın etkinliğinde #kozmoklinik'in bizlere hediyesi olan Batiste kuru şampuanından bahsedeceğim.

3. günden sonra yağlanmayan saçlarım artık çok kötü bir hale gelmeye başladı, daha önce iş arkadaşımdan Giovanni'nin kuru şampuanını denemiştim ve hiç bir sonuç alamadığımdan bir daha da denemeye yeltenmemiştim açıkçası. O biraz "pudramsı" geldiği için hem tarzını beğenmedim hem de etkisini görmedim.

Etkinlik sonrası yine saçlarım yağlanma aşamasına gelince kullandım ve şimdiye kadar neden hiç kullanmadım diye düşündüm. 

Daha önce denediğim ürünü önce elime alıp sonra saç diplerime sürüyordum, bundan dolayı da pek sevmedim ancak Batiste sıkmalı bir ürün olduğu için çok daha fazla hoşuma gitti. Kutuyu iyice çalkaladıktan sonra, saç diplerime 30 cm uzaktan sıkıp bir süre bekledim. Saçlarımı önce ortadan ayırıp, ayırma yerine sonra ise sağlı sollu olarak birer tutam ayırıp ayrım yerlerine sıktım ve en son arka tarafta birleşim yerini de ikiye ayırıp uyguladım. 5-10 dakika bekledikten sonra, ellerimle kafa derime masaj yapar gibi yedirdim ve sonra da saçlarımı taradım. Bu işlem gerçekten beni tüm gün idare etti, saçlarıma hacim, matlık ve görünüm olarak temizlik sağladı. Kokusu ise pudra beklerken, o kadar güzel bir bebek kokusu duydum ki, gerçekten çok beğendim.

Ürünü Sephora'larda bulabilirsiniz ancak fiyatı konusunda kesin bir bilgim yok. Küçük boy 15, büyük boy 25 TL arasında olması lazım ama sizi yanıltmak istemem :)

Mail atıp "Konuk Yazar" olmak isteyen herkese teşekkür ederim. Planladığım zaman dahilinde konuk yazar köşesi doldu! Bu kadar ilgi beklemiyordum, hepinize tek tek teşekkür ederim.

Bir başka etkinlikte görüşmek üzere :)

Merhabalar,

Bloğum için son zamanlarda yeni şeyler yapmak istiyorum, aklımda bir kaç fikir var ancak biraz daha iş bakımından rahatladıktan sonra duyuracağım şeyler onlar. O yüzden bu fikirlerim arasında ilk sırada yer alan ve katılımın da olacağını ümit ettiğim bir etkinlik yapmak istedim.

Haftanın 2 günü, bloğuma konuk olmak ister misiniz?

Ayrıntıları konuşmak için lütfen bana makyajayenibaslayan@gmail.com 'dan ulaş! :)